Saraçhane Gösterilerinin Anlamı Üzerine


Eski Romanya diktatörü Nikolay Çavuşesku halkını ekonomik anlamda sömüren bir liderdi. Devlet sosyalistti ama sistemi yolsuzdu, bürokratik oligarşisi vardı Kuzey Kore'de olduğu gibi. Çavuşesku Romanya'nın başkentine dünyanın en büyük başkanlık sarayını inşa ettirdi aynı Erdoğan'ın sarayı gibi. Aynı Erdoğan gibi bu saraya halkın sarayı dedi. Çavuşesku Securitate denilen polis teşkilatını halkı fişlemek ve sindirmek için kullandı. En sonunda halk Çavuşesku'ya karşı ayaklandı, ülkenin her yerinde protesto gösterileri oldu, 17 Aralık 1989'da halk ihtilaliyle devrildi, 25 Aralık'ta kurşuna dizilerek idam edildi eşiyle birlikte. Yani aşırı baskının, yolsuzluğun, ekonomik ve sosyolojik çürümenin olduğu toplumlarda halk tepkilerinin olması kaçınılmazdır, bu halk ihtilaline bile dönüşebilir. 

2011'de başlayan Arap Baharı'na halkın kendi iradesiyle sokağa çıkıp gösteri yapması diyen ve kendini Ortadoğu'ya o zamandan beri demokrasi modeli olarak göstermiş olan AKP iktidarı, kendi halkı ayaklandığında buna dış güçlerin ve faiz lobisinin oyunları demektedir. Arapların demokratik hakkına Türk halkının demokratik hakkından daha fazla sahiplenme imajını çizmektedir. Bu çok yanlış bir tutumdur. Halbuki Arap Baharı'ndaki devrimlerin tamamına yakını şiddete ve silahlı mücadeleye dayalıdır. Arap Baharı'nın bir kısmı Neo-Selefi şiddet dalgasının bir izdüşümüdür. Bundaki en büyük örnek El-Kaide türevi HTŞ'nin Suriye'de iktidara gelmesidir.

AKP iktidarı başa geldiğinden bu yana topluma karşı bir dinsel kültürel hegemonya kurmaya çalışmaktadır. Ancak AKP iktidarının bu kültürel hegemonya kurma projesi hüsrana uğramışır. Çünkü çocukluklarından itibaren teknoloji ve bilgi dünyasının geniş imkânlarıyla büyüyen Z Kuşağı AKP'nin gerici kültürel hegemonya projelerine karşı galip gelmiştir ve bu ısrarlı baskıya isyan etmektedirler. Din endüstrisi tarih boyunca insanlığa hayatı cehennem edip onlara cenneti vadetmiştir. Din endüstrisi umut taciridir, insanlara aşıladıkları cennet umuduyla ayakta kalır.

Saraçhane'deki ve Türkiye'nin çeşitli illerindeki gösteriler Ekrem İmamoğlu'nun kişilliği meselesi için değildir. Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması yapılan iktidar baskısı silsilesinin bardağı taşıran son damlası olmuştur ve toplumsal bir psikolojik patlama hali fiiliyata dökülmüştür.

Son yapılan iktidar baskısı artık kötü gidişattan bıkan halkın tahrik edilme katalizörü olmuştur ve Ekrem İmamoğlu sokağa çıkan halk için AKP iktidarından kurtulma umudunun toplumun bütün kesimlerince sembolü haline gelmiştir.

Politik İslamcı AKP iktidarı, demokrasiyi halkın yararına olmayı gerektirir gibi bir algıya sahip olmayıp demokrasiyi sadece seçimle iş başına gelip iktidarını sürdürdüğünde demokrasi karşıtı eylemlere imza atmak olarak algılıyor.

AKP iktidarı, kendisine yakın oluşturduğu plütokrasi ve oligarşi şirketleriyle medyanın çoğunu kontrol etmektedir. Bu medya ise Erdoğan'ın istediği siyasi argümanlara yaptıkları propaganda ve manipülasyon yöntemleriyle halkı ikna etmeye çalışmaktadır. Ancak sosyal medyanın varlığı ve azınlıkta olan muhalif medya "alternatif medya" kimliğini oluşturarak sokağa çıkan halk tarafından itibar görmeyerek CHP lideri Özgür Özel tarafından yapılan çağrıyla boykot edilmesi gereken medya organları listesine eklenmiştir.

Tabi ki bu sokak gösterileri "Mustafa Kemal'in askerleriyiz!" sloganını atan teğmenlerin ihracı ve Ümit Özdağ'ın Silivri'de hapse atılması gibi olayların da bir toplumsal patlama halidir. Elbette AKP iktidarının geçmişteki haksızlıklarının ve baskılarının listesi uzar gider. Bütün yıllara yayılan bu faşizan politikalar artık halkın canına tak etmiştir. Artık AKP iktidarı kendisini halkın üzerinde görmeyi bırakmalı, devletin de halk için olduğunu, devletin bizzat halk demek olduğunu anlamak zorundadır. Aksi takdirde tarihin tozlu raflarındaki yeri almasının zamanı çok da geç olmayacaktır. Tüm kötücül diktatörlükle yönetilen rejimler gibi...

Yorumlar

Popüler Yayınlar