Suriye'de Esad Rejiminin 12 Günde Devrilmesinin Nedeni ve Muhtemel Senaryolar

Heyet Tahrirü'ş Şam(HTŞ) El-Kaide'nin Suriye kolu olarak bilinen bir örgüttür. Eski adı Nusra Cephesi'dir. Afganistan'daki El-Kaide emirliğinden ayrıldığını ilan ettikten sonra Heyet Tahrirü'ş Şam adını aldı.

Daha sonra bu örgüt Doğu Halep'te Beşar Esad rejimi tarafından temizlenince İdlib'e sıkıştılar. İdlib'te 3 milyonluk bir cihatçı ve cihatçı akrabaları nüfusu patlaması oldu. Astana süreciyle ateşkes ilan edilmişti ve Esad İdlib'e saldırmadı. Tabi İdlib'in Serakib ilçesindeki çatışmalar hariç. Belki Astana süreci olmasaydı ve Esad ile Rusya İdlib'e topyekûn taarruz edip orayı cihatçılardan temizleseydi kuvvetle muhtemeldir ki Esad rejimi düşmeyecekti. Tabi İdlib'te cihatçılar tamamen temizlenseydi Türkiye'ye müthiş bir mülteci akını olurdu ve bu daha da başımızı ağrıtırdı.

HTŞ, Afganistan'daki emirlikten ayrılmayı reddeden Nusra yanlılarıyla ters düştü. Nusra yanlıları Hurassüddin ismini aldı. Daha sonra HTŞ Hürassüddin'i İdlib'te tasfiye etti. Hatta IŞİD lideri Bağdadi de Amerika tarafından İdlib'te saklanırken öldürülmüştür. Bağdadi'nin yerini Amerikalılara HTŞ'nin söylediği iddiaları bile mevcut. Daha sonraki dönemlerde HTŞ lideri Ebu Muhammed El-Colani Amerikalı gazetecilere röportaj verip takım elbiseyle poz vererek sarığını atmış "modern adam" imajını çizmiştir.

Uluslararası ilişkiler uzmanı Sedat Laçiner bir videosunda İsrailli akademisyenlerin HTŞ ile temas sağladığından bile bahsetti. İlgili video için tıklayınız.

HTŞ'nin İdlib'te 27 kasım'da başlayan taarruz için aylarca hazırlandığı, eğitilip ve donatıldığı artık biliniyor, sır değil. Özellikle Amerika ve İsrail'in HTŞ ile irtibat sağladığı dillendiriliyor. Çünkü Esad rejimi İranla müttefik olması nedeniyle İsrail'e karşı oluşturulan Direniş Ekseni'nin bir parçasıdır.

Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere, 13 yıldır zibilyon tane örgüte yırtıcı hayvan gibi direnen rejim nasıl oldu da 12 gün içinde sadece bir örgütün liderliğindeki HTŞ'ye teslim olup Şam'ı onlara teslim etti? Şimdi mantıklı düşününce akıl alır gibi değil. Rejim askerleri direnmiyor, Rusya HTŞ savaşçılarını havadan doğru düzgün bombalamıyor.

Benim kanaatim Esad kendisi de dahil bütün bunların gerçekleşmesi planlıydı.

Amerika başkanlık seçimleri'ni Donald Trump kazandı ve Ukrayna'daki savaşa artık son vererek Rusya'yla anlaşacağını ilan etti. Düşüncem odur ki Trump Putin'e Ukrayna'da taviz verecek, Trump Putin'in Kırım dahil Ukrayna'da işgal ettiği toprakları Rusya toprağı olarak tanıyabilir. Olan Zelenskiye olabilir. Putin burada kazançlı çıktı. Putin ise Trump'a Suriye'deki çıkarlarından taviz vererek İsrail'in Ortadoğu'daki güvenliğini teminat altına alacak ve İran bölgeden ekarte edilerek İsrail'e bir nefes borusu açılıp 1979 İran İslam Devrimi'nden beri süregelen İsrail'e karşı olan Direniş Ekseni adlı hamle son bulacak. Çünkü Trump Ortadoğu'da İsrail çıkarları konusunda Amerika'daki Demokratlardan çok daha radikal ve İran'a karşı da şahin bir tutum sahibi. Zaten Trump'ın bir önceki başkanlık döneminde Amerika Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdı. Aynı zamanda İsrail'in işgal ettiği Golan Tepeleri de Trump'ın başkanlık döneminde İsrail'e ait olarak tanıdı. Netanyahu ise buna teşekkür olarak Golan Tepeleri'nde Trump adlı şehir kuracağız demişti.

Bence Putin Esad'a dedi ki "Ey Esad, 2015'te IŞİD ve benzeri örgütler Suriye'yi tamamen ele geçirecekken seni devrilmekten kurtardım, Halep temizlenirken de çok kan aktı. Şimdi Amerika ve müttefiki İsrail sana karşı İdlib'teki HTŞ'yi hazırlıyorlar. Çok iyi eğitilip donatıldılar. Halep'e doğru çok kalabalık şekilde taarruz başlatacaklar. Amaçları seni devirmek. Zaten İdlib'te 3 milyon cihatçı var. Artık seni savunamam Esad. Ukrayna'daki çıkarlarım için seni sattım. Sen de daha önce Doğu Halep'te ve Palmira'da olduğu gibi çok kanlı çarpışmaların olmaması adına, kan dökülmemesi adına ordularına talimat ver ve şehirlerini adım adım direnmeden teslim et. Zaten Rusya olmadan Suriye'yi savunamazsın, 2015'te de seni ben kurtardım. Şimdi sen direnişe geçsen de bensiz direnemezsin ve boş yere aylarca çatışmalar sürecek ve kan dökülecek. Ey Esad, sen en iyisi kan dökülmeden iktidarı onurluca devret!"

Ve bence de bunu anlayan Esad ve onun askerleri Halep'te, Hama, Humus ve Şam'da doğru düzgün direniş göstermeden mevzilerini  HTŞ'ye hızlıca terkettiler. Sadece Halep'te HTŞ'nin ilk taarruzunda kan döküldü onda da 242 kişi öldü. Ölenlerden biri de İranlı bir tuğgeneraldi. Zaten bu işte bir anlaşma olduğunu Esad askerlerinin Şam'da HTŞ yaklaşırken hiç direnmeyi düşünmeden üniformalarını ve miğferlerini çıkararak sivil kıyafetler giymesinden ve Suriye ordusu'nun subaylarına doğrudan rejimin düştüğüne dair brifing göndermesinden anladım. Yani Rusya Suriye'deki çıkarlarından taviz verip Esad'tan vazgeçti, Esad da bilinçli olarak ordularına daha fazla direniş göstermeyin talimatı vererek iktidardan çekildi. Yani rejimin devrilmesi olayı Rusya, Esad rejimi, Amerika arasında gerçekleşen ve biten planlı bir anlaşmaydı. Şimdi diyeceksiniz İran neden işin içinde değil, İsrail zaten Halep'teki Hizbullah ve İran destekli milislerin silah depolarını bombaladı. Amerika Irak'tan İran destekli Şii milisler Suriye'ye Esad'a destek için gelmesin diye Irak-Suriye sınırını tuttu. Zaten İsrail gazetesi Ynet'te okuduğuma göre Suriye'deki Hizbullah milisleri de o esnada çekilmiş. Esad'ın kansız olarak iktidarı devredip Rusya'nın tavsiyesine uyması iyi olmuş. 13 yıldır yüzbinlerce insanın kanı aktı. Ancak şimdi ki korkum Suriye'deki güç paylaşımı konusunda. Suriye'de zibilyon tane silahlı örgüt var. Şu an tabi Esad'ı deviren örgüt olarak en güçlüsü HTŞ. Yurt dışındaki ılımlı muhaliflerin rolü yönetimde ne olacak, cihatçılar yönetimde tamamen yönetimde söz sahibi mi olacak, seçim yapılacak mı, yoksa HTŞ Taliban'ın Afganistan'da yaptığı gibi şeyler mi yapacak belirsiz. Şimdi Suriye'nin harap olmuş ekonomisi var ve bu Suriyeli mültecileri ne kadar Suriye'ye çekebilecek bunu gelecekte göreceğiz.

Şunu önemle belirtmek gerekir ki Esad'ın devrilmesi İsrail'in 7 Ekim Saldırısına karşı gerçekleştirdiği intikamlar dizisinin son halkasıdır.

İsrail ve Amerika proxy/vekil örgüt HTŞ sayesinde Beşar Esad rejimini devirdi ve Trump İsrail'in güvenliğini sağlayıp Ortadoğu'dan çekileceğine dair  vaadini gerçekleştirdi. Beşar Esad rejimi İran'ın Arap müttefiki olarak İsrail'e karşı Lübnan Hizbullah'ını ve Hamas'ı para ve silah vererek destekliyordu. Şimdi İran'ın Ortadoğu'daki İsrail'e uzanan bütün bağlantıları koptu ve İsrail'e karşı direnen Hizbullah ve Hamas gibi örgütler dımdızlak ortada kaldı, Zannediyorum ki onların tasfiye süreçleri daha hızlı olacak ve İsrail çok rahat nefes alacak. Artık İsrail için Ortadoğu'da nisbeten hiçbir tehdit kalmadı diyebiliriz. İsrail Ortadoğu'nun yeni efendisi olma yolunda ilerliyor. ABD'nin yeni Başkanı Trump İsrail'in güvenliği ve İran'a karşı caydırıcılık konusunda Demokratlardan çok daha radikal. Daha sonraki dönemlerde İran'ın kendisi tehdit edilecektir.

Esad'ın devrilmesinin diğer nedenlerinden biri de İsrail'in Lübnan'da Hizbullah'a saldırması sonrası Suriye'deki Hizbullah güçleri ve İran milisleri Lübnan'a güç kaydırmak zorunda kaldı ve bunun üzerine HTŞ bir boşluk bulup harekât için tam zamanı deyip bu durumdan istifade ederek bunu rejimi devirmek adına kullandı.



NETANYAHU'NUN SURİYE SEVİNCİ

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Golan Tepeleri'nden Suriye'ye sevinç ile bakarak "Esad'ın devrilmesi İran ve Lübnan Hizbullah'ına indirdiğimiz darbelerin bir sonucudur." diyerek rejimin devrilmesinde bir faktör olduklarını itiraf ediyor.

Netanyahu diğer yandan "Esad rejimi iran'ın kötülük eksenindeki merkezi bir halkadır." diyor.

Aynı zamanda rejimin devrilmesine "tarihi bir an" diyerek Esad'a baskıcı ve zalim diyerek cihatçılarla aynı üslübu kullanıyor.

Haberin kaynağı için tıklayınız. (times of israel)

İRAN'I BEKLEYEN SENARYO 

İsrail'e karşı Direniş Ekseni'nin mimarı olan İran Ortadoğu'daki kılıcı olan Suriye'yi kaybetti ve İsrail rahat bir nefes aldı.

Büyük Ortadoğu Projesi haritasına baktığımızda Büyük Belucistan devletini görürüz. Bu haritaya göre Beluciler İran ve Pakistan'dan toprak alarak İsrail ve Hindistan müttefiki bir devlet kuracak.

İran'ın Sistan-Belucistan adlı eyaletinde El-Kaide türevi Cundullah adlı bir Beluci radikal örgüt var. Bu örgüt çok defa İran Devrim Muhafızlarına yönelik saldırılar düzenledi. İran örgütün lideri Abdülmelik Rigi'yi Afganistan'ın başkenti Kâbil'de Amerikan elçiliğinden çıkarken yakaladı ve İran'a götürüp idam etti. Yapılan sorgulamada da Amerika'dan destek aldığını itiraf etmişti. Yani Amerika'nın Beluciler üzerinden İran'a yönelik planları çok eskiden de vardı.

Şimdi gelelim işin Pakistan kanadına. Pakistan'ın Belucistan Eyaleti'nde Çin milyarlarca dolarlık yatırım yapıp Gvadar limanını inşa etti. Ancak Belucistan bölgesinde ayrılıkçı Belucistan Halk Kurtuluş Cephesi adlı bir örgüt vardır. Bu örgüt Belucistan'da çalışan Çinlilere ve Çin mülklerine terör saldırıları düzenleyerek onları caydırmaya çalışmaktadır. Çin Pakistan'ın en önemli müttefikidir ve Amerika bundan rahatsız olmaktadır. Unutmamak gerekir ki ayrılıkçı Beluciler bağımsız Kürdistan fikrine de destek vermektedirler.

Şimdi hatırlayalım Amerika'nın yeni Devlet Başkanı Donald Trump ne demişti? Trump Rusya ile barışıp Ukrayna'daki savaşı bitireceğim ve tüm gücümüzü Çin üzerine yoğunlaştıracağız demişti. Nitekim İran petrole sahip bir ülkedir fakat Batı yaptırımı nedeniyle bu petrolleri Suudi Arabistan gibi satıp zengin olamıyor. İran'ın petrollerini Çin satın alıyor. Donald Trump bence hem Çin'i hem de İran'ı halletmenin peşinde.

Üstelik 2021'de Joe Biden Afganistan'ı Taliban'a teslim ederek onlara tonla cephanelik bırakmıştır. Taliban da İran'ın istikrarsızlaştırılması adına Herat üzerinden İran'a savaşçı sokarak bir iç karışıklığa dahil olabilir. İran'ın içindeki terör örgütü PJAK hücreleri uyanabilir. Halkın Mücahitleri Örgütü İsrail tarafından parlatılabilir. İsrail'in sıkı müttefiki olan Azerbaycan belki İran'a karşı iç kargaşada tavır alabilir ve İran'da 40 milyonluk Güney Azerbaycanlı soydaşlarımız için yeni bir ajanda çizilebilir. Taliban Afganistan'ı ele geçirmeden önce de Türkiye İran sınırındaki mayınları temizlemişti. Bu ise aklımıza Suriye'de iç savaş başlamadan önce Türkiye'nin Suriye sınırındaki mayınları temizlemesini getiriyor. İsrail'in Lübnan'da saldırılarının sürdüğü esnada Anadolu Ajansı'nın müdürü, bu İranla uğraşacağız demişti. Bir haber ajansının müdürü olarak İran'ı tehdit etmişti. Bu neyin habercisi tahmin etmek zor değil. Anadolu Ajansı zaten geçmişteki Suriye'ye dair dezendormasyonları nedeniyle iyi bir sicile sahip değil. Benzerini de İran'a yapacak gibi. Gelecekte İran'daki iç karışıklıkta PYD benzeri bir yapının önüne geçilmeli ve tek gündemimiz Güney Azerbaycanlı soydaşlarımız olmalı. Zaten artık bugün Direniş Ekseni denilen şey tarih oldu. Hiç olmazsa bu hengâmede Güney Azerbaycanlı soydaşlarımız bu işten kârlı çıksın.



ESAD TÜRKİYE'NİN ELİNİ TUTSAYDI DEVRİLMEZ MİYDİ?

Bazen Esad Türkiye'nin uzattığı eli tutsaydı devrilmezdi, Türkiye defalarca elini uzattı ama Esad reddetti diyorlar.

Ancak hatırlamak gerekir ki Erdoğan'ın Esad'a yaptığı teklif Suriyeli muhaliflerle beraber bir gelecek kurmasına yönelikti. Ancak bu Suriyeli muhalifler kim diye baktığımızda onlar da HTŞ gibi cihatçı örgütler. Böyle örgütler mümkünü yok Esadla bir araya gelemezlerdi ve Esad da onlarla bir araya gelemezdi. Zaten Türkiye Esadla anlaşabiliriz, Suriye'deki muhaliflerle Esad barışmalı dediğinde Suriye'de HTŞ gibi muhalif cihatçı unsurlar Türk bayraklarını yakıp Türk askeri konvoylarına ateş ettiler, Türkiye plakalı araçlardaki Türkleri linç etmeye çalıştılar. Yani demem o ki Esad'ın Türkiye'nin öne sürdüğü tezi gerçekleştirmesinin mümkünatı yoktu ve Esad Türkiye'nin uzattığı eli tutsaydı devrilmezdi önermesi bir yanılsamadan ibarettir. Kaldı ki HTŞ gibi örgütler başına buyruktur ve asla doğrudan Türkiye'nin sadık vekil gücü olarak görülmemeli. 


Yorumlar

Popüler Yayınlar