Suriye'de Esad Sonrası Gelişmeler ve İsrail'in Yinon Planı

Ariel Şaron'un eski danışmanı Oded Yinon Dünya Siyonist Örgütü'nün Kudüs merkezli Kivunim (Yönelişler) adlı dergisinde geleceğin Siyonist planını kaleme almıştır. [1]

Geçtiğimiz günlerde Suriye'de süren çatışmalarda ölü sayısı bini geçti. Ölenlerden 700'den fazlası çoğu Alevilerden oluşan siviller, 148'i eski Esad askeri, 125'i ise HTŞ militanı. [2] HTŞ katliamından kaçan siviller canlarını kurtarmak için dağlara çıktı. Kadın ve çocuklardan oluşan Alevi sivillerden bazıları Rusların Lazkiye'deki Hmeymim askeri üssüne sığındı. [3] Şam'da Dürzilerle HTŞ militanları arasında da silahlı çatışmalar çıktı. Bazı Dürziler İsrail'den koruma talep etti. İsrail Golan Tepeleri'nde yaşayan Dürzi ve Çerkez topluluklarının yaşam alanlarına 1 milyar dolarlık yatırım yaparak kalkındırma planı yapacağını açıkladı. [4]

Suriye'de Beşar Esad rejimi devrildikten sonra İsrail Suriye'nin askeri altyapısını bombalayarak imha etti ve Golan Tepeleri'nin Suriye'ye ait olan kısmını da işgal etti. İsrail daha sonra buradaki Dürzi toplumunun bir koruyucu gücü liderliği rolünü üstlenerek Suriye'de kendi işgal ettiği alanlara yeni Suriye yönetiminin müdahale etmemesini ve Dürzi toplumunu da koruyacaklarını söyledi. [5]

Suriye'deki Beşar Esad rejimi İsrail'e karşı Hamas, Lübnan Hizbullah'ı ve İslami Cihad gibi örgütleri destekliyordu. Esad'ın devrilmesi İsrail'in hanesine yazılan bir artı değer olarak onların sevinmesini sağlamıştır. 

Esad rejiminin devrilmesinden sonra ise İsrail Suriye'de bölünme senaryolarını devreye sokmak için asla geri adım atmayacaktır. 1982'de kaleme aldıkları Siyonist Kivunim Dergisi'ndeki söyledikleri planı harfiyen yerine getirmeyi isteyeceklerdir.

İsrail Suriye'de destek verdiği YPG'nin en azından bir özerkliğe sahip olmasını sağlayarak parçalı yönetimlerin olduğu ve yönetilmesi kolay bir uydu entitelerin varlığı söz konusu olacaktır. Kısacası İsrail Ortadoğu halklarını yönetmeye taliptir. Zaten İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, “Kürtler büyük bir millettir, siyasi bağımsızlığa sahip olmayan milletlerden biridir. Onlar bizim doğal müttefikimizdir. Bölgedeki azınlıkların birleşmesi gerekiyor. Kürtler, İran ve Türkiye'nin zulmünün kurbanıdır. İsrail'in onlarla iletişim kurması ve ilişkilerini güçlendirmesi gerekiyor." demiştir. [6] Diğer yandan İsrail Süveyda'da Dürziler üzerindeki kotrolüyle, Dera'daki ÖSO ile Kürt bölgelerine doğru uzanan bir Davut Koridori hattını kurmak istemektedir. [7] HTŞ yönetimi ile YPG arasında yapılan anlaşmada da Kürtlerin anayasal hakları üzerine vurgu yapılmıştır. [8]

Şimdi ise Suriye'nin sahil şeridindeki Alevilere yönelik saldırılar ve Dürzilerin HTŞ ile çatışması da İsrail planının gerçeklik bulmasının bir habercisi olarak okumak sahici bir yaklaşım olacaktır. Alevilere yönelik saldırılar Suriye'nin sahil şeridinde Aleviler'in bağımsızlık ya da entite arayışı içerisine girmesine neden olabilir. HTŞ'nin Selefilik anlayışıyla Alevilerin inanç anlayışı taban tabana zıttır. Suriye'deki Aleviler de bu yüzden HTŞ'nin yönetimi altında olmak istemiyorlar. Golan Tepeleri'ndeki ve Süveyda şehrindeki Dürziler de İsrail tarafından tahrik edilmek istenmektedir.  Bu ise zamanla İran ve Türkiye gibi ülkelerin de istikrarsızlaştırılmak istenmesine neden olabilecek düzeydedir. 

Aşağıda ise İsrail'in Yinon Planı'na dair olan makaleden alıntı yapayım:

Kudüs'te Dünya Siyonist Örgütü tarafından yayınlanmakta olan Kivunim (Yönelişler) dergisindeki "80'li yıllar için İsrail'in stratejik plânları" ile ilgili makalede, bu konuda bize çok net bilgiler vermektedir.

"Merkezde yer alan gövde olması bakımından Mısır, özellikle Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasındaki giderek sertleşen çatışmalar gözönüne alınırsa, şimdilik bir kadavradır. Bu ülkenin ayrı coğrafi eyaletlere bölünmesi, bizim Batı cephesi üzerinde, 1990'lı yıllar için siyasi hedefimiz olmalıdır.

Böylece Mısır bir kere parçalandıktan ve merkezi iktidardan yoksun bırakıldıktan sonra, Libya, Sudan ve diğer uzak ülkeler aynı çözülmenin içine girecektir. Yukarı Mısır'da bir Kıptî devletinin kurulması ve daha az öneme sahip bölgesel kimliklerin oluşturulması, barış anlaşması yüzünden şimdilik geciktirilmiş, fakat uzun vadede kaçınılmaz olan bir gelişmenin anahtarıdır.

Dış görünüşe rağmen, Batı cephesi Doğu cephesinden daha az problem çıkarıyor. Lübnan'ın beş eyalete bölünmesi... Arap dünyasının bütününde meydana geleceklerin müjdesini veriyor. Suriye ve Irak'ın etnik ve dini kıstaslar bazında belli bölgelere ayrılması, uzun vadede, İsrail için öncelikli gaye olmalıdır. Bunun birinci safhası ise, söz konusu devletlerin askeri güçlerinin imha edilmesidir.

Suriye'nin etnik yapıları, kendisini parçalamaya hazır hâle getiriyor. Suriye'nin deniz sahili boyunca bir Şii devleti, Halep'te ve Şam'da birer Sünni devleti kurulabilir. Her halükârda Huran'la birlikte Ürdün'ün kuzeyinde -belki bizim Golan'ınımız üzerinde- kendi devletini oluşturmayı ümid eden bir Dürzi kimliği de ortaya çıkabilecektir... Böyle bir devlet, uzun vadede, bölge için barış ve emniyet garantisi olacaktır. Bu bizim rahatça gerçekleştirebileceğimiz bir hedeftir.

Petrolca zengin ve iç mücadelelerin pençesindeki Irak, İsrail'in nişan çizgisindedir. Onun dağılması bizim için Suriye'ninkinden daha önemlidir, zira Irak, yakın vadede İsrail için en ciddi tehlikeyi temsil etmektedir."

Kaynak: Kivunim, Kudüs, sayı 14, Şubat 1982, s. 49-59. [9]





[9]: Roger Garaudy - İsrail Mitler ve Terör, s, 201, Pınar Yayınları, 2005

Yorumlar

Popüler Yayınlar