Bir Sosyal Statü Göstergesi Olarak Cep Telefonu Fetişizmi
19. yüzyılın ünlü filozoflarından Karl Marx, günümüzdeki ekonomik toplumsal kültürün öğelerine ışık tutabilecek düzeyde bir düşünceye sahiptir. Marx'ın ileri sürdüğü bu kavramlardan biri “emtianın fetişizmi” (commodity fetishism) nosyonudur. Yani insan emeğiyle elde edilmiş bir ürün (product) sanki insanın emeğinden geçmemiş gibi sihirle şapkadan tavşanın çıkarılması gibi meydana getirildiği sanrısına denir. Bu ise toplumsal ekonomik kültürde, insan ilişkilerinin yokluğu fenomenini meydana getirir.
Günümüzde ise emtianın fetişizminden en fazla nasibini alan kapital ürünlerden biri de elbette cep telefonlarıdır.
Bana öyle geliyor ki insanlarda telefon fetişizmi sanki topluma sosyal statüsünün ağırlığı olduğuna inandırma eğilimini taşıyor. Bu yüzden de insanlar başkaları tarafından "makbul ve makûl kişi" muamelesi görmek için telefonunu bir saygınlık objesi olarak kullanıyor. Nitekim Türkiye'de asgari ücretin birazcık üzerinde maaşı olan kişilerde bile Apple'ın ürettiği üst model Iphone telefonlar var. Yani modern kapitalizm, tüketici süjesini doyulmayan ve devamlı yenisi üretilen bir tüketim objesine bağımlı kılıyor.
Nitekim modern küresel kapitalizm, ucuz iş gücünün olduğu üçüncü dünya ülkelerindeki emeğin süjesi halindeki kitlelere sürekli olarak yeni ürünleri meydana getirmelerini sağlarken, onları daha fazla kâr amacının nesneleri haline getirmek ve tüketimin objelerine bağımlı kılmak için bitmek bilmeyen doyumsuzluk paradigması inşa etmek için yeninin de yenisi olan üst modeller meydana getirir.
Ucuz iş gücünü uzun iş saatleriyle satıp hayatlarından uzunca zaman dilimlerini feragat eden emekçiler, tüm üretilenlerden sadece bir ürünü alabilmek için üçüncü dünyanın mahkûmu olarak sattığı emeğinin karşılığında kendi ürettiklerinden çok azını satın alır. Piyasaya her sürülen ürün, bütün üretici süjeye bir tatmin objesi imkânı sunmaktadır ki bu da sürekli tüketmek için üretmek, üretmek için bütün vaktini tüketmek mantığını da beraberinde getirir.
Ne var ki insani yaşam koşullarının, insani iş şartlarının ve insani sosyal hizmetlerin olmadığı olmadığı her toplumsal bilinçten uzak ülkelerde sadece statü bir saygınlık aracı olarak öne sürülecektir. Çünkü böyle toplumlarda çalışmak tek insani değer olarak addedilir. Bu toplumsal telakkiye göre oturup düşünmenin, günlerce kitap okumanın, tatil yapmanın ve tefekkür yaşamının yeri yoktur. Haliyle düşünsel derinlik arzetmeyen bireylerin oluşturduğu toplumsal hiçleşme hâli, uygarlıktan kitleselleşmeye, kitlesellikten ise sosyolojik buharlaşmaya doğru adım atarak sadece sosyal statü göstergesi olarak metanın meydana getirdiği bir tüketim objesine değer biçmeye başlayacaktır ve telefon fetişizmi de buna en güzel örneklerden biridir.
Örneğin bir marka tutkusu bile bir meta üzerinde etiket fetişizmini meydana getirir ki sırf o marka üzerinde nominal bir değer var diye bazı insanlar sattığı emeğinin karşılığı olan yüklü miktardaki parayı buna öder.
İşin en can alıcı tarafı, vakitlerinin çoğundan feragat edip düşük ücretlerle emeğini satan üçüncü dünya emekçileri, buna rağmen çalışmayı çok yüceltirken kendi ürettikleri metanın değerine ulaşabilmeyi neredeyse hor görüyor, hatta fakirliğe toptan razı hale geliyor. Ancak her nasılsa fahiş fiyattaki bir metaya kitlesel anlamda bir talep var ki herkes birbirine bunu bir saygınlık göstergesi olarak arzediyor; herkesin birbirine arzetmesi ise gösteriyor ki bu herkeste olan bir şey ve bu da birini ötekinden çok daha saygıdeğer de yapmıyor. Herkes bir sosyal statü göstergesi arzetmeye çalışırken trajik olarak asıl meydana gelen statü göstergesinden ziyade toplumsal banzerleşme; yani herkesin birbirine benzemesi ve aynı şeylere heves etmesi. Bununla beraber görmekteyiz ki küresel kapitalizm bir toplumun hevesini aynı obje etrafında bir amaç ilkesi haline getirebiliyor, o objeyi satın almak isteyen birey ona sahip olabilmek için neredeyse bir sene bile taksit ödeyebiliyor.

Yorumlar
Yorum Gönder