İsrail ve Körfez Kıskacında Bir Afrika Ülkesi: Sudan
Ömer El-Beşir
Çoğumuz bölge meselelerini hiç bilmeden geçmişte Sudan'daki olayların arkasında İsrail'in Mossad istihbarat örgütünün olabileceği iddialarına güler geçeriz. İsrail gerçekten de istihbarat bakımından Afrika'da güçlü bir ülke değil dersek o zaman gülünç bir duruma düşeriz aslında. İsrail yıllarca Güney Sudanlılara bölünmeleri için destek verdiler. Güney Sudan kuzeyden ayrılıp bölündü; bu sefer Dinka ve Nuer kabileleri birbirine girdi. Güney Sudan bağımsız olmasına rağmen eskisinden daha beter bir durumun içine girdi. Güney Sudan Devlet Başkanı Yardımcısı Reik Machar ile Devlet Başkanı Salvar Kiir Mayardit'in kabilesi arasında ülke çapında bir savaş başladı. Mayardit, "Sen bana darbe yapacaksın demek, o zaman seni görevinden alırım." dedi. Machar ise "Sen beni ve kabilemi petrolden mahrum edip kendinize tamamını mı almak istiyorsunuz, bekle o zaman dalıyoruz.." deyip ülke petrolüne o da çöreklenmek istedi. Savaşta binlerce insan petrol için canını verdi. Oysa Güney Sudan halkı bağımsızlığını İsrail bayraklarıyla kutlamıştı kabileleri ayırmaksızın. Bağımsız oldular, petrole sahip oldular, ama petrolü pazarlayabilecek ne jeo-stratejiye ne de iradeye sahiplerdi. Tüm bunların sonucunda petrolün yüzde seksenini kaybeden kuzey Sudan yıllar içinde ekonomik dar boğaza girdi, Sudan para birimi cüneyh'in alım gücü azaldı. Bunun sonucunda ekmeğin fiyatı da iki katına çıktı. Fiyat artınca da bildiğimiz üzere Sudan'daki olaylar patlak verdi ve Ömer El-Beşir askeriye tarafından devrildi. Şayet Güney Sudan, kuzey Sudan'dan bağımsızlık ilan etmeyip, kendilerine "bizler kuzeyden daha siyahız" ayrılıkçılığını benimsetmeselerdi şu an petrolü birlikte çıkarıp birlikte pazarlayabilirlerdi. Hâl böyle olunca kuzeydekiler petrol yokluğundan limanı kullanamayıp ülke kaynağının yüzde seksenini kaybetti ve çoğunluğu Çin'den gelen hazır paralar kesildi. Güneyde ise iç savaştan dolayı petrol güvenli bir şekilde çıkarılamadı ve çıkarılsa bile kuzeydekiler gibi bir limana sahip olamadıkları için pazarlayamadılar. Sudan ulusçuluğu gibi bir üst kimlik bilinci olsaydı, din farkı olmasaydı, renk olarak birbirlerinden ayırt edilmeseydi şu an daha müreffeh bir Sudan görebilirdik. Güneydekiler de emperyalist ve kolonyalist güçlerin oyununa gelmezlerdi böylece. Güney Sudan'da iç savaş devam ediyor, Darfur meselesi bir yandan bastırıyor. Somali derseniz Etiyopya ve Kenya etkisi altında. Eritre meselesi Etiyopya için ayrı bir sıkıntı. Afrika boynuzuna bile baktığımızda apayrı bir kargaşa halidir.
Sudan'da 2019'da darbe olduktan sonra hükümet Savunma Bakanı Avad İbn Avf'ın yetkisi altına girdi, ardından ise Abdülfettah El-Burhan başa geçti. İbn Avf'ın yapı olarak Ömer El-Beşir'den pek de farklı olduğu söylenemez. Tüm naneleri onlarla yedi, onlarla kusacak gibi gözüküyor. Zira İbn Avf da Amerika tarafından Darfur meselesinden dolayı savaş suçlusu olarak görülüyor ve Amerikan Hazine Bakanlığı tarafından mal varlığı dondurulmuş vaziyettedir. Aynı şekilde Avrupa Birliği de askeri yönetimin halkın değişim talebini karşılayamacağını belirtmişti. Bu kısmî yumuşak geçişi, Mısır'daki gösteriler sonucu Hüsnü Mübarek'in devrilip yerine asker olan Hüseyin Tantavi'nin geçmesine benzetiyorum. Tabi Savunma Bakanı'nın ilân ettiği geçiş süreci sonrası artık kime yanlı olan ve kim tarafından yemlenen bir fraksiyon başa gelir onu da gördük. Sudan'da hem Suudi Arabistan'ın hem de Batı ve İsrail'in gözü vardır. Libya'daki iç savaştan örnek vermek gerekirse, Katar destekli Fayez Es-Serrac Sudan'a ziyaret düzenliyordu. Bu bile Suudi Arabistan'ı kızdıran bir eylemdir. İnsanlar Sudan'daki gösteriler hakkında sokakta gösteri yapan beyaz kıyafetli kadın edebiyatı diye halk kahramanı ikonu inşa etmeye çalışsın. Ama onlar sadece fillerin bozuşmasında ezilen karıncalardır. Onların taleplerinin hiçbir önemi yoktur. Sudan Afrika pazarında sömürgeci Batı ile ticaret ehli Çin arasında küresel, İran ve İsrail arasında ise bölgesel çatışmanın eşiğinde duran bir ülkedir.
Ömer El-Beşir devrilmişken aklımızdan çıkarmamamız gereken bazı hususlar:
- Sudan günde yarım milyon varil civarı petrol çıkarmaktadır ve bunun %60'ı Çin'e gitmektedir. Sudan'ın en önemli müttefiki diyebileceğimiz ülke Çin'dir. Hatta Çin Sudan'da kültür programları da düzenlemektedir.
- Sudan, Çin için Doğu Afrika'dan Kızıldeniz'e açılan bir kapı konumundadır. Bu Afro-Arap ülke kendileri için Ortadoğu'nun Afrika'ya açılan bir yol olması hasebiyle stratejik önem arzetmektedir.
- Sudan, bütün halinde bir ülkeyden 2011'de yapılan referandumla Güney Sudan bağımsızlığını ilan etti ve ilk tanıyan ülke İsrail oldu. Yetmedi, İsrail bir büyükelçi atadı.
- Sudan yıllarca İsrail karşıtı bütün "teröristler"in bir yuvası olması nedeniyle İsrail tarafından ikinci bir İran olarak görülmüştür. Aynı zamanda Sudan, Hasan Et-Turabi gibi isimlerle İran İslam Devrimi'nin siyasi ülküsünden de etkilenmiştir.
- Sudan, komünist Çakal Carlos'a (Illıch Ramirez Sanchez), Usame Bin Ladin'e ve Filistinli direnişçi Nizar Reyyan'a kapılarını açmış bir ülkedir.
- Sudan'a karşı savaşan Güney Sudanlı Hıristiyan milisler yıllarca İsrail tarafından silahlı eğitim gördü. Hartum rejiminin en ateşli düşmanlarından Güney Sudan Kurtuluş Ordusu'nun lideri John Garange da İsrail'de askeri eğitim görmüş birisidir.
- Sudan, Filistin meselesinde Filistinli Arap kardeşlerini İsrail'e karşı destekler ve bir iddia o ki İran'ın gönderdiği silahları Kızıldeniz'den Gazze'ye ulaştırmaktadır ve birçok defa Sudan'ın kendi silah fabrikaları İsrail'in hava saldırılarıyla yerle bir edilmiştir.
- Sudan, Güney Sudan'la sınır ihtilafı yaşıyorken Hiclic'teki petrol bölgelerini çatışmalar sonucunda elde ettikten sonra Hamas lideri Halid Meşal, Sudan Devlet Başkanı Ömer El-Beşir'e tebrik ziyareti düzenlemişti.
- Batı ve İsrail Güney Sudan üzerinden Hartum'a bastırarak Hıristiyanlara bağımsızlık kazandırdı ve böylece Sudan petrollerinin yüzde sekseni güneyde kalmış oldu. Ancak Sudan kuzeyde olması nedeniyle petrolün musluğu kendisindeydi, Çünkü güneydekilerin denize kıyısı yok. Bu yüzden kuzey Sudan şanslıydı. Port Sudan önemli bir liman şehridir.
Sudan'daki askeri darbenin başında ilk olan kişi Avad Bin Avf, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi'nin askeri okuldan arkadaşıydı. Avad Bin Avf'ın yerine gelen Askeri Geçiş Konseyi (AGK) Başkanı olan Abdülfettah El-Burhan ise Suudi Arabistan'ın ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin adamıdır. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Sudan'a 3 milyar dolarlık para yardımı yapacağını belirtmişti. Birleşik Arap Emirlikleri bu yardımın ilk kısmı olan 500 milyon doların yarısını Sudan Merkez Bankası'na yatırdı. Aynı şekilde bu akıllara Suudi Arabistan'ın Mısır'daki darbe sonrasında yaptığı milyarlarca dolarlık para desteğini getirdi. Askeri Geçiş Konseyi'nin ise ne zaman sivil bir yönetime geçeceği tam olarak bilinmiyor. Halk sokaklarda yönetimin sivil teknokrat bir yönetime devredilmesini istiyor. Sudan'da askeri darbe girişimi ilk değildi. 2012 senesinde de bir darbe girişimi olmuştu. Bu darbe girişiminin başını istihbarat başkanı Salah Gûş çekiyordu. Sudan hükümeti bu darbeyi bir şekilde bastırmıştı. Darbenin sorumluları tutuklanıp içeri atılmıştı. Salah Gûş sık sık Amerika'ya ziyaretler düzenlerdi ve Körfez'e yakın bir isimdi. 2019'daki askeri darbede ise onun da ismi geçiyor. Nasıl oldu da önceki darbe girişiminde adı olan birisi, sonraki başarılı olacak bir darbeye imza atıyor akıl almıyor gerçekten. Sudan'ın artık Libya ve İran ekseninden Suudi Arabistan ve Mısır eksenine kaymaya başladığının resmidir bu darbe. Hasan Et-Turabi'nin yaptığı devrimle birlikte İhvancı gücün Sudan'da olması, Filistin davasına Sudan tarafından destek verilmesi, Usame Bin Ladin gibi küresel terörizmin liderlerinin Sudan'da ağırlanması, komünist Filistin fedaisi Çakal Carlos ve diğer Filistin için mücadele eden militanların da Sudan'da barınabiliyor olması daima Sudan'ı hedef haline getirmiştir. Körfez ülkelerinin Arap dünyasında İhvan'la olan mücadelesinin son ayağı ise Sudan'da böylece tamamlanmış oldu ve bundan gerçekten İran ve Hamas gibi direnişçi unsurlar zarar gördü. Devrik lider Ömer El-Beşir her ne kadar önceden Suudi Arabistan'ın Yemen savaşına askeri anlamda fiili destek verse de Suudi Arabistan paralarını alamadı. Bunun üzerine Ömer El-Beşir Katar ve Türkiye eksenine yaklaşmaya çalıştı. Türkiye ve Katar ile ilişkilerini geliştirdi. Sudan lideri Ömer El-Beşir İran'a kendisini affettirme teşebbüsü olması içinse Suriye'ye ziyaret düzenleyerek Beşşar Esad ile bir dizi görüştürme gerçekleştirmişti. Her ne kadar Ömer El-Beşir'den türlü türlü hamleler gelse de kendisini Suudi Arabistan'ın gazabından kurtaramadı.
İsrail'in Haaretz gazetesi yazarı Muhammad Shehada, Sudan'daki ayaklanmadan sonra askeri darbeyle devrilen Ömer El-Beşir'in yokluğunun Hamas için kötü haber olduğunu, İsrail içinse bu ayaklanmanın büyük kazananı olduğunu değerlendirdi. Bunun nedeni olaraksa İsrail'in daha önceleri Sudan'ı Gazze'ye silah kaçırmakla suçlamasını, İsrail'in Sudan'ın silah fabrikalarına hava saldırıları düzenlemesini, Sudan'daki Hasan Et-Turabi'nin Hamas'ın önde gelen liderleriyle bağlantısının olmasını ve Hamas'ın İzzeddin El-Kassam Tugayları üyesi Abdüllatif El-Eşkar'ın 2011'de Sudan'da bir İsrail drone saldırısından sağ kurtulmasını gösterdi. Muhammad Shehada Ömer El-Beşir'in Hamas'ı tüm kalbiyle desteklediğini de ekledi.
İsrail'in Jerusalem Post gazetesi yazarı Seth J. Frantzman, Katar ve Türkiye'nin Sudan'da Ömer El-Beşir'e ve Libya'daki İhvan'a yakın İslamcı militanlarla Trablus merkezli hükümeti desteklediğini, Türkiye'nin Afrika Boynuzu'nda nüfuzunu artırmak için Sudan'ın Sevakin Adası'nda tarım projesinin olduğunu ve darbeden sonra Katar Dışişleri Bakanı Muhammed Abdurrahman Es-Sani'nin Sudan'daki ziyaretinde istiskal edildiğini yazdı.
Muhammed Hamdan Dagolo (Hemeti)
Muhammed Hamdan Dagolo (Hemeti) ilkokul mezunudur. Ömer El-Beşir’i devirenler arasındadır. Sudan Askeri Konseyi'nin başkan yardımcılığına atanmıştır. Darfur’daki katliamlarla adı anılır. Yani eski bir Cancevid komutanıdır. 3 haziran’da Darfur’da sivil göstericilere karşı gerçekleştirilen katliamın da sorumlusu olarak bilinir. Bu katliamda 100’den fazla kişi ölmüştür. Dagolo, Sudan’daki iç çatışma devam ederken Suudi Arabistan veliahtı Muhammed Bin Selman ile özel bir görüşme gerçekleştirmişti. Dagolo aynı zamanda Dickens & Madson adlı Kanadalı bir lobi şirketine, Sudan’daki askeri rejimin uluslararası imajını düzeltme çabaları sergilemesi karşılığında 6 milyon dolar ödemiştir. Şirketi ise İsrailli eski bir subay olan Ari Ben Menaşe yönetmektedir.Askeri Geçiş Konseyi Başkanı Abdülfettah El-Burhan, Muhammed Hamdan Dagolo (Hemeti)'nun Hızlı Destek Kuvvetleri adlı paramiliter ordusunu Sudan ordusuna bağlamak istemişti. Bunun üzerine 2023 yılında Dagolo'nun Hızlı Destek Kuvvetleri ile Sudan ordusu arasında şiddetli çatışmalar meydana geldi. Hızlı Destek Kuvvetleri Sudan'ın tamamına hakim olup darbeyle iş başına gelmiş yönetime darbe yapmak istedi. Bu çatışmalarda on binlerce kişi hayatını kaybetti, bir o kadar da kişi yerlerinden edildi. Bu siyasi anlaşmazlık günümüzde hala devam edip güncelliğini korumaktadır.



Yorumlar
Yorum Gönder