Sosyalist Şiddetten Yana Kızıl Ordu Lideri: Lev Troçki


Lev Troçki

Kızıl Ordu'nun kurucusu Lev Troçki sosyalizme giden devrimin burjuva devriminden geçmemesi gerektiğini savunmaktadır. 1917 Ekim Devrimi'nde Bolşeviklerin kullandığı "Tüm iktidar Sovyetlere!" sloganına değinmektedir. Bu sloganın anlamı 1917'deki Şubat Devrimi'nden sonra Çar II. Nikolay'ın devrilmesiyle boşalan yönetime Kerenski'nin geçmesi sonrası iktidar biçiminin hangi türde şekilleneceğine dair soru işaretlerine sosyalist işçilerin emeğin iktidar olmasından yana tercihlerini kullanmasıdır. 1917'nin 'Temmuz Günleri'nde yüzlerce işçi Kerenski yönetiminin isyanları bastırma çabası sonucunda öldürülmüştür. Bolşevikler Şubat Devrimi sonrası gerçekleşen kazanımların ziyan olmaması adına devrimin burjuvazinin sahiplenmesini önleyerek Ekim Devrimini gerçekleştirmiştir.

Bu devrimlerden önce 1905 Rus Devrimi bu olayların kıvılcımı niteliğindeydi. Fabrikalardaki yüz binlerce işçi iş bıraktı, binlerce işçi Çar yönetiminin polisleri tarafından katledildi, köylüler toprak sahiplerinin çiftliklerini yağmaladığı için ölümle cezalandırılıyordu. Rus çarı II. Aleksandr'ın 1861'de serfliği kaldırması köylüleri tam olarak özgürleştirmemişti, hala topraksız nice köylüler vardı. Her ne kadar bizdeki Köy Enstitüleri'ne benzer nemstvolar kurulmuş olsa da Rusya'da toprak ağalığı son bulmamıştı. 1917 Devrimine kadarki süreçte köylüler feodal derebeylerin hegemonyası altında, şehirdeki işçiler ise fabrikalarda ağır çalışma koşulları altında çile çekmekteydi. Bütün bunlar 1917 Ekim Devrimi'ne yol açmıştır. Zulümle, saltanatla ve halkı ezerek hüküm süren hiçbir rejimin kalıcı olmadığının örneklerinden biri de Ekim Devrimi'dir.

Lev Troçki, Kızıl Ordu'nun kurucusu olarak Rus İç Savaşı'nda mücadele edip Sovyet rejimini Beyaz Ordu'nun tehditlerinden koruyan bir Bolşevikti. Ancak Troçki Lenin'in ölümünden sonra Stalin'le ters düştü ve Stalin'in "tek ülkede sosyalizm" tezine karşı "sürekli devrim" tezini savunarak sosyalist devrimlerin dünya ülkelerine yayılması gerektiği ilkesini dile getirmiştir. Bunun üzerine Troçki Stalin tarafından Almatı, Türkiye ve ardından Meksika'ya sürgün edilmiştir. Troçki İstanbul'daki Büyükada'da kalarak güvenliği Atatürk tarafından temin edilmiştir. Zinayda Volkova, Lev Troçki'nin ilk eşi Aleksandra Sokolovskaya'dan olan kızıdır. Zinayda babası gibi siyasetten anlayan zeki biriydi. Troçki'nin İstanbul Büyükada'daki sürgününden sonra Rusya'dan Türkiye'ye babasının yanına gelmiştir. Zinayda tüberküloz olan kardeşi Nina'ya bakmıştı. Ancak Nina 26 yaşında genç bir yaşta hayatını kaybetmiştir. Zinayda da tüberküloz hastasıydı. Aynı zamanda depresyon hastalığından da muzdaripti. Zinayda babası Troçki ile Büyükada'da kaldıkları evde iki defa yangın çıkarmıştır. Zinayda'da piromani (yangın çıkarma) hastalığı vardı. Çıkan yangında Troçki'nin kitaplarıyla önemli notları yanmıştır. Troçki Zinayda'yı Almanya'ya psikiyatrik tedavi almaya yollamıştır. Ancak Zinayda depresyonun acısına daha fazla dayanamayarak 1933'te 31 yaşındayken intihar ederek yaşamına son vermiştir. Troçki ikinci defa evlat acısı yaşamıştır. Troçki'nin üzüntüden yüzleri kırışmış, saçına ak düşmüştür. 


Zinayda Volkova

Stalin Troçki'nin faaliyetlerinden rahatsızdı. En sonunda Stalin'in tuttuğu İspanyol bir komünist ajan Ramon Mercader, Meksika'ya gidip Troçki'nin sekreteriyle irtibat sağlar. Troçki'yle röportaj yapmak istediğini söylemiştir. Tam Troçki'yle yalnız kaldığı bir anda bulduğu bir buz baltasını Troçki'nin kafasına vurur. Hemen çevredekiler olaya müdahale edip suikastçıyı linç etmeye çalışır ama Troçki "Durun ona canlı ihtiyacımız var. Söyleyecekleri var." der. Troçki hastaneye kaldırılır fakat suikasttan 25 saat sonra hayatını kaybeder. Suikastçı Ramon Mercader Meksika'da 20 yıl hapis yattıktan sonra Sovyetler'e gider ve Sovyetler Birliği Kahramanı Madalyası ile ödüllendirilir.

Kızıl Ordu'nun kurucusu ve Sovyetler'in inşa sürecinde rol oynayan Lev Troçki Diktatörlük ve Demokrasi adlı kitabında Karl Kautsky ve Avusturya-Marksist Okulu'nun kendilerine yönelik eleştirilerine cevap veriyor, cevap vermemekle kalmıyor adeta verip veriştiriyor.

Karl Kautsky, bir marksist olarak Kızıl Ordu ve Sovyet düşüncesinin aksine şiddetten ve sindirmeden değil demokratik bir yöntemle iktidara gelinmesini savunur, yani şiddetle başa gelen bir iktidar çok düşman kazanır ve zamanla yok olmaya mahkumdur.

Troçki ise Kautsky neredeyse ahimsayı (şiddetsizlik ilkesi) savunan bir vejetaryendir suçlamasında bulunarak kendilerine yönelik Beyaz Ordu'nun (Menşeviklerin, SR'ların ve Kadetlerin) katliamlarına ve sindirmelerine hiçbir şey dememesine ise tam bir ikiyüzlülüktür demektedir. Troçki devrimcilikte terörizmi ve proletarya diktatörlüğünü reddetmek sosyalizmin mezarını kazımaktır demektedir.

Lenin de zamanla Karl Kautsky'i döneklikle itham edecektir.

Troçki bu kitabında Sovyetler'in işçileri zorunlu olarak çalıştırılmasına yönelik Menşevik eleştirilerine de cevap vererek kapitalist sistem de insanları yoklukla tehdit edip bir şekilde zaten çalışmaya mecbur ediyor vurgusunu yapmaktadır.

Karl Kautsky okumadan önce Troçki'nin bu savunusunu da okumak gerekir diye düşünüyorum.

Kaynakça:

Paul Le Blanc - Lev Troçki, Runik Kitap, 2021

Lev Troçki - Ekim Devrimi Üzerine, Dorlion Yayınları, 2023

Lev Troçki - Diktatörlük ve Demokrasi, Dorlion Yayınları, 2024

Yorumlar

Popüler Yayınlar